Bir iki sene önce Leyla Erbil tarafından alaşağı edilip gökyüzünde süzülmüştüm. Dönüp durup ah Leylam derken Sevim Budak ve Tezer Özlü tarafından büyülenmiş olmanın keyfini şimdilerde yaşıyorum. Ne zavallı bir okurum; bunca "tanrıça" ile yeni tanışıyorum.
Zihnini pek sevdiğim öyle çok yazar var ki...Şu aralar Tezer Özlü- Zaman Dışı Yaşam ve Sevim Budak- Yanık Saraylar' ın etkisindeyim. Bir kitabın etkisine girebilmenin tadına ilk kez, 17 yaşımda varabilmiştim:
94 senesinde İstanbul'a geldim. Bu şehirde beni en çok etkileyen boğaz, Beyoğlu'nda renkli insanlar ve kitapçılar olmuştu. Cadde üstünde, ara sokaklarda bir sürü kitapçı vardı. Sadece Beyoğlu mu? Nişantaşı, Kadıköy,...Üsküdar'da bile vardı kitapçılar. Geldiğim yerde kitapçı yoktu. İki tane kırtasiye dükkanı vardı. Evimizin kütüphanesi olmadığı gibi, etrafımda pek kitap okuyan yoktu. Kitap okumak okulda özendirilirdi ama, edinecek kitap kırtasiyede üst üste istiflenmiş on-on beş kitaptan ibaretti. Küçük lord diye bi kitap almıştı annem bana. Bütün yaz küçük lordu okumaya çalışmış, okuduklarımı anlayamamıştım. Hep kafam başka yerlere gitmişti.
İstanbul'da öğrendim ben kitap okumayı, okuduğumu hissedebilmeyi. Pek çoğu bugün olmayan o kitapçılar sayesinde.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder