4 Temmuz 2014 Cuma

Kış Uykusu

Türk Sinemasının Cannes'den yetkinliği tescilli bi filmi Kış uykusu. Ödülü bol, beğeneni çok, beğenmeyip dil uzatanı da. Ben de gittim izledim, 3 saat 16 dakikalık bu filmi. 

Filmin  özetini beyazperde.com dan kopya  edeyim:
Aydın emekli bir tiyatrocudur; oyunculuğu bıraktıktan sonra Kapadokya'ya babasından yadigar kalan butik oteli işletmek için geri döner. Aydın o günden sonra başlayan kış uykusu bu gözlerden ırak otelin içerisindeki gündelikleriyle, kah yerel bir gazeteye köşe yazıları yazarak kah her zaman niyetlendiği ancak bir türlü başlayamadığı tiyatro tarihi kitabını yazmayı düşünerek geçer. Tüm bu süreçte hayatında iki kadın vardır: Kendisine her anlamda uzak ve soğuk davranan genç karısı Nihal ve boşandıktan sonra yanlarına taşınan kız kardeşi Necla... Kışın bastırması ve artan kar yağışı bu küçük taşrada en çok Aydın'ın sinirlerine dokunur ve onu uzaklara gitmeye teşvik eder... 
Bu özette filmin girişinde ve sonrasında filmin önemli bir yerinde duran "Aydın" adamın kiracılarına değinilmemiş. Oysa bence kiracı aile ve ailenin "Aydın" adamla ilişkisi çok katmanlı bu filmin en derin katmanı. 

Nuri Bilge Ceylan'ın önceki filmlerinden farklı bir noktada duruyor Kış Uykusu. Ceylan'ın daha önceki filmi -Bir Zamanlar Anadolu'da da edebi havayı solumuştuk. Kış Uykusu'nun edebi dünyasına iyice dahil oluyor izleyici. Filmin görsel yönü elbet güçlü ancak yönetmenin diğer filmlerindeki gibi görselliğin hakimiyeti yok filmde. Dış mekandan çok iç mekanlar kullanılmış ve kişilerin diyaloglarıyla ilerliyor film. Filmin temeli, toplumdaki sınıfsal, cinsiyet-sel, kültür-el durum üzerine kurulmuş. Bu anlamda politik bir film diyebiliriz Kış Uykusu için. Ancak alışılagelmiş politik filmlerin acı tadı yok. 

Seneryo bana kalırsa çok iyi. Üzerine çok düşünülmüş ve en ince ayrıntıya kadar özenle döşenmiş. Yetkin seneryo üzerine usta oyunculuklar, güzel kamera açıları da eklenince ... 

Ben filmdeki karakterleri yapay bulmadım. Bir yanıyla "Yapaylığı" da sorgulayan bir filmde karakterler yapay bulunuyorsa... 
İsmail karakteri için ise yapay değil, gerçek üstü diyebilirim. Vicdanı deşen bu filmde özellikle gerçek üstü kurgulanmış, çok da iyi olmuş.

Film hiç uzun olmamış. Bir an bile sıkılmadım. Her sahnede izleyiciye tutulan ayna var. Aynaya bakmamıştır belki filmden sıkılanlar?

Filmdeki "Aydın" eleştirisinin, aydınların memleketteki müşkül hali nedeniyle garipsendiğine dair yazılar okudum. Ancak  2011 yapımı O.Ünlü'nün "Celal Tan ve Ailesinin Aşırı Acıklı Hikayesi"  filmindeki gibi apansız, işaretini yanlış yere koymuş bir Aydın eleştirisi yok filmde. 

Bu filmi izlerken, izleyici olarak her filmde tutunabildiğim bir dal aradığımı farkettim. Bu filmde o dalı zor buldum: 
Film boyunca dört sahnede beliren kiracının oğlu İlyas ve kiracı İsmail'in gözünden titrekçe dökülen bir damla gözyaşı.
O zoraki akan bi damla gözyaşını bulduğumda film benim için bitti. Acaba yönetmen de burda bitirseydi filmini; Aydın Beyi Nihal-ine döndürmeseydi izleyici çok mu ezilirdi? Bi damla gözyaşıyla?




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder