3 Şubat 2014 Pazartesi

Lolipop

Çıplak ayakla sokakta  yürüyen, annesi çoktan gömülmüş çocuğun ayakları çok küçüktü. Yerdeki kırık, siyah cisimler battıkça, çocuğun ayakları kanıyordu. Çocuk babasını arıyordu; yıkık, deşilmiş binaların olduğu sokaklarda. Ufak ayakların kandan  izlerini takip ettim. Aylardan Recep'ti ve çok üşütüyordu patlama sesleri.

Gülen yüzlü Sam amca çocuğun yolunu kesti ve çocuğa bir lolipop uzattı. Çocuk lolipopu almadı. Sam amca çocuğun burnunu sıktı. Çocuğun burnu kanadı. Sam amcanın ellerine  kan bulaştı; gene! Burnu ile nefes alamayan çocuk ağzını açtı. Sam amca lolipopu çocuğun ağzına soktu. Çocuk böğürdü ama duyan olmadı. Gökte uçan kapkara kuş, Sam amcayı alıp  götürdü.

Kulaklarım çınladı,  yer-gök inledi: Allahuekber sesine. Sonra soğuk kılıcın sesi duyuldu. Gökten yere kesik kafalar düştü. Çocuğun kanayan ufak ayaklarının yanına babasının kesilmiş başı düştü. Allahuekber sesi dinmedi. Aylardan Recep diye miydi?

Sam amca, beni televizyonun önüne oturttu. Televizyondan  genen "haydi sen de sınırsız tarifeye geç, özgürce konuş" cümlesi zihnime mıhlandı. Sınırsız tarifeye hapsoldum. Sam amca bana da lolipop verdi. Benim burnum kanamadı ama çocuğun burnundan kanlar fışkırırcasına akmaya devam etti. Lolipop elime yapıştı. Televizyondan "esefle Esed'i kınarız" diye sesler geliyordu. "Kınaları al Sam amca, münasipçe kullan. Recep vaktiyle kanatma çocukları" dedim, sınırsız tarifenin hapsinde.
Recep vaktinde çocuklar çok kanıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder