19 Aralık 2013 Perşembe

Yetim Hakkı

Nur topu gibi bir oğlan, pak yüzlü, al yanaklı, kiraz dudaklı, tüyü bitmemiş Süleyman. Okuyamadı sonuna kadar,  orta! başlamadan terk. Babası  inşaatta sıva yaparken, kararıvermiş gözü;  kat-kat, pat! düşüvermiş boşluğa. Anacığı çırpındı durdu da, kanatları uçuramadı Süleyman'ı. "Yetime hak" diye buyurdu muhtar, çırak oldu Süleyman, mahalledeki berberin dükkanına.

Çırak Süleyman, havlu sarar boyunlara. Eli titrer geçirirken iğneyi havlunun uçlarına. Ah o çatık kaşların altındaki kem gözler! Süzerler; boynu bükülen, kiraz dudakları büzülen Süleyman'ı. Berber başlar Allah'ın iziniyle, kırt kırt da kırt kırt...

"Süleyman!"

Titrek eller iğneyi çıkarır. Havluyu yuğurur. Fırçayı pudralar. Usta alır sertçe! fırçayı, ufak ellerden.

İki çift göz süzerken Süleymanı; O, kapar havluyu dışarıya silkeleyip asar. Bir derin nefesle içeri girer Süleyman. Usta göz eder, Süleyman kolonya tutar. Kokusu gezinirken kolonyanın, kem gözler Süleyman'ı seyre dalar. Dil yavaştan çıkar, dudakları yalar. Yalanan dudaklar, pütürlü suratta sağa sola kayar. Bakmaz da, görür al yanaklı Süleyman.

Gece çöker berber dükkanına. Yerde süpürülecek kıl kalmaz. Süleyman'a izin var, dükkandan çıkar. Dışarıda kem gözler, Süleyman'ın ufak gövdesi tir-tir titrer.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder